Facebook

AB'nin orta yerinde Batı Trakya dramı…

23 Ekim 2012 Salı

Share this history on :
Geçtiğimiz pazar günü İstanbul'da Batı Trakyalı gazeteciler ile Türkiye'deki biz birkaç Trakyalı gazeteci yazar bir araya geldik.

80 kişinin katıldığı toplantıda, AK Parti Edirne Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu ile CHP Edirne Milletvekili Keşanlı hemşerim Kemal Değirmendereli de vardı. Batı Trakya Türkleri Dayanışma Dernekleri Genel Başkanı Burhanettin Hakgüder'in ev sahipliğindeki toplantıda, Batı Trakyalı Türk gazetecilerin sorunları yanında, Türk azınlığın sorunları da masaya yatırıldı. 

Batı Trakya Türklerinin varlığı, özgürlükleri ve hakları, bizim Kıbrıs gibi milli bir davamızdır. Ama maalesef medya ve kamuoyu olarak bu davaya kayıtsız kalıyoruz. Batı Trakyalı Türk gazetecileri dinlerken onların, AB üyesi bir ülkenin değil de, totaliter bir rejimin gazetecileri olduklarını zannettim. Albaylar cuntasından sonra Yunanistan'a demokrasi gelmişti ama demokrasi, sadece Türk azınlıktan esirgeniyordu. Türkler, hayret verici bir şekilde AB'nin tüm kurumlarının, yetkililerinin gözü önünde üvey evlat muamelesi görüyorlar. 

Türk gazeteciler, Yunan basın kuruluşlarına üye olamıyorlar. Bir susturma kampanyasının hedefi haline gelmişler ve Yunan yargısı marifetiyle bazı bahanelerle, tirajlarına göre 5-6 bin Euro'luk ceza almaları gerekirken, 150 bin-250 bin Euro'luk para cezalarına çarptırılıyorlar. Baskılarla ilgili bir örneği yazayım: Millet gazetesi, ismini tescil ettiremiyor. Niye? Türkiye'deki Milliyet gazetesini çağrıştırıyormuş… Batı Trakya'da iş yapan başta işadamları olmak üzere Ziraat Bankası, Türk Hava Yolları gibi kurumlar Türk gazetelerine reklam veremiyor. Türk azınlığın sorunları ise basınınkilerden daha ağır. Üstüne üstlük ekonomik kriz, Avrupa'nın genelinde olduğu gibi Yunanistan'da da ırkçılık ve İslamofobi hastalıklarını nüksettirmiş. 150 bin nüfuslu Müslüman Türk azınlık, son dönemde ırkçı saldırılara maruz kalıyor, ırkçı Altın Şafak partisinin tehditleriyle uğraşıyor. 

En büyük problem ise Türk kimliğinin inkârı. Yunanistan hükümeti, bölgede adında Türk geçen hiçbir kuruma izin vermiyor. İkinci büyük sıkıntı ise eğitim sorunu. Türk azınlık kendi ilköğretim kurumlarını kurmuş ancak orta ve lise imkânları yok denecek kadar az. Yunanistan hükümeti 1998'den bu yana azınlık öğrencilerine yüzde 0,5 kontenjan ayırıyor. Buna rağmen iyi bir altyapı eğitimi alamayan gençler, Yunan üniversitelerinde istenen başarıyı yakalayamıyor. Türkiye'de okuyanlarsa denklik sorunu yaşıyor. Anaokulu sorunu da büyük. 12 bin çocuktan 7 bini Yunan anaokullarına gidiyor. Yunanistan hükümeti Lozan'a rağmen seçilmiş müftüleri tanımıyor. Kendisi müftü atıyor. Müftülükte çift başlılık sürüyor. Vakıflarla ilgili sıkıntılar da had safhada. Vakıf yöneticileri, Batı Trakya Türk azınlığının özgür iradesiyle seçilemiyor. Vakıf malları üzerindeki haciz ve vergi borçları kaldırılmıyor. 

Bir başka problem, Yunan vatandaşlık yasasının 19. madde mağduru Türklerin durumu. Avrupa Irkçılıkla Mücadele Komitesi'nin (ECRI) tespitlerine göre sayıları 60 bin olan Türklerin uğradıkları haksızlığın giderilerek, tekrar Yunan vatandaşlığına alınması gerekiyor. Avrupa Birliği'nin orta yerindeki bir başka sorun da Türklerin seçilmesinin önlenmesi. Bağımsız adayların, partiler gibi ülke genelinde yüzde 3 barajını aşmaları gerekiyor. Yüzde üç, 200 bin seçmene denk düşüyor. Hâlbuki tüm azınlığın nüfusu 150 bin. Yani Türk adayların hiçbir zaman bağımsız seçilmesi mümkün değil. Mecburen Yunan partilerinden aday oluyorlar ve ancak 3 civarında milletvekili çıkarabiliyorlar. 

AB, Yunanistan'daki Türk azınlığa üvey evlat muamelesi yapıyor. Biz Batı Trakya meselesini, AB zeminlerinde çözmek zorundayız. Konu, insan hakları ve özgürlükler zemininde Türkiye'nin en önemli AB maddelerinden biri olmalıdır. Bir hatırlatmada bulunayım. Türkiye'deki Batı Trakyalı üniversite öğrencilerden, "yabancı öğrenci" statüsünde üç kat harç alınması neyin nesidir? 


Hüseyin Gülerce, Zaman gazetesi, 17 Ekim 2012, Çarşamba