Facebook

Bulgaristan Seçimlere Hazırlanıyor

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Share this history on :
Gürkan ÖZTURAN
Geçtiğimiz Şubat ayında ülke çapında yoksulluğa karşı başlatılan geniş çaplı protestolarda polisin şiddet kullanması üzerine istifa eden başbakan Boyko Borisov en kısa sürede erken seçime gidileceğini açıklamıştı.
Geçici hükümetin yönetiminde 12 Mayıs 2013’te yeni hükümetini seçmeye hazırlanan Bulgaristan’da seçim günü yaklaştıkça partiler arası gerilim de yükseliyor. Hükümet adayı partiler birer birer bir önceki başbakanı istifaya zorlayan yoksulluk başta olmak üzere birçok konuda vaatlerde bulunuyor. Fakat bu vaatler arasında nüfus yapısındaki değişiklikler ve kalkınmanın merkezileşmesi bulunmuyor.
Avrupa Birliği’ne tam üye olduğu 2007 yılından bu yana küresel ekonomik kriz ve bütünleşme sürecinin sıkıntılarıyla mücadele eden Bulgaristan’da, kimse farkına varmadan bir nüfus sorunu git gide büyüyor. İşçilerin serbest dolaşım hakkını kazanması ile ‘Avrupa rüya’sına kendini kaptıran yüzbinlerce Bulgaristan yurttaşı batı ülkelerine göç etti.
Göç edenler geride bıraktıkları aile bireylerine dışarıdan ekonomik destek sağlıyorlar. Nispeten iyi eğitim almış olan çok sayıda gencin yurtdışına gitmesinin önüne geçilmesi için sürdürülen hızlı kalkınma projeleri başlatıldı ve merkezi olarak yürütülen bu girişimlerin ilk sonuçları da demografik haritanın yeniden şekillenmesi olarak gün yüzüne çıkmış durumda. Nüfus haritasında bu büyük değişimler yaşanırken siyasi partilerin yaklaşan seçimlerde bu konuya dair vaatleri bulunmuyor.
Sınırların açıldığı 1989 yılından sonra, başta azınlık grupları olmak üzere, Bulgaristan sürekli ivme kazanan bir hızla nüfus kaybetmeye başladı. Bu akım Avrupa Birliği üyelik müzakereleri sürecinde kısa bir süreliğine yavaşlamış gibi görünse de, tam üyeliğin ardından eskisine oranla nüfus kaybı daha da arttı. Ülkenin kalkınmışlık seviyesi artması sonucu yaşam standartları ve kalitesinin yükselmesine rağmen şimdi halen Bulgaristan her geçen gün daha az sayıda yurttaşla varlığını sürdürüyor. Ulusal İstatistik Birimi’nin sağladığı rakamlara bakarak, her beş Bulgaristan yurttaşından birinin 65 yaşın üzerinde olduğunu ve bu oranın her geçen yıl daha da hızlı arttığını görmek mümkün. Bu değişikliklerin temelinde yurtdışına göç önemli bir etmenken, yurtiçinde yaşlanan nüfusun dağılımına bakıldığında birçok şehir geri dönülemez bir şekilde genç nüfusunu kaybediyor.
Ölüm oranları artarken, doğum oranlarının düşmesinin de toplumsal yapı üzerindeki değişiklikleri muazzam boyutlara ulaşmış durumda. Kültürel açıdan yeniden bir yapılanmaya giden Bulgaristan’da ekonomik kalkınmışlık seviyesi aile yaşamını da oldukça fazla etkiliyor. Yaşam koşullarının son yıllarda giderek daha da zorlaştığı Bulgaristan’da genç çiftler evlenmek için daha düzenli bir ekonomik duruma erişmeyi gözetiyor. Evlilik planları yapanlarınsa çok küçük bir kısmının çocuk sahibi olma planları bulunuyor. Ekonomik refaha erişmiş çiftlerin bir kısmı da bireysel özgürlüklerini çocuk bakarak kısıtlamak istemediklerini ifade ediyorlar.
Yürütülen sürdürülemez politikalar sonucu kalkınma odakları olarak seçilen kentler, ülkenin diğer kesimlerinden ani göç dalgaları alıyor. İş olanakları, yaşam koşulları ve bireysel özgürlükler nedenleriyle daha büyük kentlere göç eden Bulgaristan gençlerinin geride bıraktıkları kasaba ve köylerini ise zorlu bir gelecek bekliyor. Yöresel ve yerel kültürünü, lezzetlerini, ürünlerini kaybetme riski ile karşı karşıya olan bu bölgelerin istikbali pek de parlak görünmüyor. Bulgaristan ekonomisinin batılılaşması aşamasında kalkınmasını öncelikli olarak büyük kentler inşa etmeye odaklayan yetkililerin geride bıraktığı kültürel çeşitlilik ve zenginlik küçük kentlerle birlikte ihtiyar sınıfına alınarak kendi kaderine terk ediliyor. 
Çok kültürlü yaşam taslakları arasında pek de yer bulamayan geçmişe yönelik yöresel medeniyeti sahiplenen aşırı sağ görüşlü ATAKA partisi dışında bugün Bulgaristan siyasi yaşamındaki gelişmelere tepki gösteren bulunmuyor. Hızlı ve plansız bir kalkınma modeline karşı çıkması beklenen muhalefet partilerinin de bir önceki hükümeti yöneten “Bulgaristan’ın Avrupai Kalkınması için Yurttaşlar” partisi olan GERB’in taslaklarını benimsemesi ya da söylemlerinde açıkça muhalefet etmemesi, bir alternatif model sunamaması, seçmenleri alternatifsiz bırakıyor. Bu alternatifsizlik ortamında, seçimlere iki hafta öncesine dek araştırmalarda toplumun yüzde 25’i halen kararsız olduğunu belirtiyor ve yapılacak seçimlerin sonuçlarının ne olacağının tahmin edilmesini zorlaştırıyor.
Merkez sağ görüşü destekleyerek Bulgaristan’ın yeni bir model üzerinden kalkınması fikrini benimsemiş olan toplumun geneline, ekonomide devlet kontrolünün kademeli olarak kaldırılması, küçük ve orta boyutlu işletmelerin desteklenerek ekonominin bel kemiğinin oluşturulması gibi adımları sunacak bir partinin seçmenlere hitap etmesi yeterince mümkün. Bununla birlikte, ulusal siyasi hareketi kişisel çıkarlar üzerinden yürüten GERB hükümetini sertçe eleştiren eski Avrupa Birliği bakanı (2001-2005), eski baş müzakereci (2005-2007) ve Avrupa Komisyonu üyesi (2007-2009) olan Meglena Kuneva muhalif görüşlerini bir adım öte taşıyarak partileşti ve seçimler için hazırlıklarını yaptı. Yeni kurulan ‘Yurttaşlar için Avrupa Hareketi’ de (YAH) bölgesel ve kültürel siyasete dair bir söyleme eğilmeden, yalnızca genel çerçeve üzerinden Bulgaristan ekonomisi ve yapısal kalkınma odaklı vaatlerde bulunuyor.
Henüz bir dönem merkez sağ bir hükümetin kazanımlarını yaşamış olan Bulgaristan’ın bölgesel ve yerel anlamlarda içinde bulunduğu durum istatistikler üzerinden görülebilir. Yürütülen siyasetin yalnızca ekonomi temelinde olması, kişisel, bölgesel ve sosyal politikaların toplum üzerinde rahatlatıcı bir etki bırakmaması Bulgaristan’ın geleceğini tehlikeye sokuyor. Her ne kadar ulusal istatistik biriminin beklentileri 2015 yılından itibaren nüfusun hızla artışa geçmesi üzerine olsa da, büyük kentlerin göç alarak ulusal ekonomik büyüme rakamlarını iyileştirmesi etnik Bulgarların halen var olan rahatsızlıklarını ve tepkilerini artıracak gibi görünüyor.
Geleceği, yurtdışından göçe ve özelleştirmeler sonucu hızlı ekonomik büyüme temelinde kurmaya endekslenen Bulgaristan’da, yurtiçinden göç alarak toplam nüfusun üçte birini barındıran Sofya, Filibe, Varna, Burgaz, Ruse, Stara Zagora ve Plevne, bir yandan Bulgar kalkınmasının vitrini işlevi görürken öte yandan da sisteme karşı alternatif arayışlar içerisindeki muhalefetin de odağı haline geldi. Bu kentlerden yalnızca başkent Sofya’da GERB, vaatleri ve söylemleriyle yarıdan fazla bir çoğunluğa hitap edebiliyor. Aynı zamanda, Sofya hariç tüm diğer kentlerde aşırı sağ eğilimler ülke ortalamasının çok üzerinde. Aşırı sağ görüşlü olmasa da milliyetçi duygularla, yerel toplumun ve kültürün geriliyor olmasının karşısındaki en büyük sebebin ülke içindeki azınlıklar olduğunu düşünen Bulgarların aşırı sağ koalisyona oy veriyor. Aşırı sağda bulunan ATAKA’nın adayları da sorunun temelindeki sebebi ekonomik kalkınma planlarının sosyal bir yönünün bulunmaması ve kültürel kalkınma faaliyetlerinin eksikliği değil yalnızca popülist söylemlere indirgemesi seçmenleri cevapsız bırakıyor.
Buna rağmen hoşnutsuzluk ve kriz zamanı bastırılmışlık ortamında popülizmin ve radikal siyasetin daha çok prim yaptığı durumlarda ATAKA lideri Volen Siderov, önceki dönemlerde olduğu gibi diğer siyasetçilerin yolsuzlukları üzerinden söylem geliştirmeye devam edecek gibi görünüyor. Bunu yapması durumunda şu an var olan, geleceğe dair kaygı ve sorunlara bir çözüm üretmese bile, ATAKA adına diğer partilerden daha çok oy çalabilir. Böylesi bir senaryo, YAH adına Kuneva’nın “asla kimseyle bir koalisyona girmeyiz, önceki dönemlerde üzerine bir çizgi çektiğimiz partiler benim rüyalarımı [Avrupai kalkınma] öldürenlerdi” açıklamalarını yaparken, şu an için aşırı sağın genel politikası olan ‘bir şekilde hükümete dahil olma’ planlarını ATAKA için bir adım öte taşıyacak gibi görünüyor.
Bölgesel kalkınma ve yöresel kültürlerin devamlılığını sağlama konularında yeni bir siyaset üretilmediği sürece Avrupa bütünleşmesi ve kalkınma planlarının yalnızca ekonomi odaklı kalması toplumlarda var olan huzursuzlukları artırmaya devam edecek. Bu ortamda sol alternatifin zayıf kalarak söylem üretmemesi halihazırda merkez sağ görüşlerin baskın olduğu bu ortamda aşırı sağın da hükümet çerçevesine dahil olmasını sağlayacak olan itici güç haline geliyor. Bu senaryoya bakıldığında bütünleşme ve kalkınmaya bir sol alternatif gösterilmemesi, Avrupa Birliği’nin her genişlemesi ve dönüşümü stratejilerini en baştan beri yönlendirenin Avrupa Halk Partisi olduğu söylemlerini doğrular nitelikte. 

http://www.bianet.org


.....................................................................................................................................................

Bulgaria's Demographic Meltdown Not Addressed before Elections


Competition is coming to an end in Bulgaria’s early elections which is to be held on May 12. Former government and the prime minister had resigned office in February upon massive wave of protest across the country. Candidates have been promoting their promises to public, mainly addressing the poverty problem which was the major driving force behind protests. Although economic restructuring and development are still top priorities of all parties, hardly any politician refers to a widespread problem of demographic melt-down and population movement in the Balkan country.
Since 2007 when Bulgaria became full members of the European Union, the country has been struggling with economic downturn and crisis, while a demographic problem gradually encloses future of the land. Hundreds of thousands of young Bulgarians that share the ‘European Dream’ have moved to other EU member states after acquiring freedom in movement of persons. By doing so, they have been financially supporting their remaining family members back in Bulgaria. In order to prevent drain of young generation that has rather good education to other countries, there have been started rapid transformation and development projects. An immediate consequence of these policies has been the reshaping of the demographic map. While these major changes are occurring about the Bulgarian population, political parties do not seem to have any evaluation of the issue.
Bulgaria has been losing population since the borders were first opened to let ethnic Turks leave the country in 1989. This loss has been gaining momentum each year until now, although there have been a few years when the momentum seemed to grow slower during EU negotiation process.  However, after 2007 Bulgariastarted losing population even more rapidly, even though the development level and life standards have improved dramatically in the last few years. National Statistics Institute reveals the numbers showing that one in every five Bulgarians are now above the age of 65 and the average population keeps getting older each day. While emigration is one of the major causes of ageing of the Bulgarian population, nationally there are many cities that are much above ageing medium of the country.
The fact that yearly death rates continue to get higher while birth rates growing much lower compared to earlier years, brings the demographical changes issue to a more dramatic level. Bulgaria after having gone through a cultural restructuring in the past two decades, economic development level of the cities affect the familial relations and domestic life. As life gets tougher, in the recent years, young couples tend to await a more stable economic situation to get married. And only a small part of those that have marriage plans wish to have a baby right away. Among the couples that have economically secured themselves, the trend shows that they do not wish to sacrifice their personal life to take care of a baby.
As a consequence of unsustainable development policies that have been carried out in the past years, some parts of the country have been subject to influx of internal migration, creating ghost towns and villages where people left. Those towns and villages await a hard time in the future as a result of the young population’s departure for job opportunities, life standards or simply individual freedom. The future does not seem to hold a very bright reflection for these areas of the country that risks loss of local and regional culture, tastes, delicacies and products. The smaller towns and villages that make up the backbone of the multiplex and diverse Bulgarian culture seem to have been classified together with the older generation and have been put on shelf, in face of national economic restructuring and development, which involves construction of mega-cities and regeneration of urban spaces in the western model.
Except for the far right ATAKA party that embraces the traditional local civilization without opening up to multiculturalism, there is not really any political movement or party that opposes the current Bulgarian government policies. The opposition parties, which are expected to oppose to GERB (Citizens for the European Development ofBulgaria) government’s policies of rapid and unplanned development model, do not seem to pose any other alternative or openly criticize them, thus leaving the electorate without that many options really. In this unprecedented atmosphere, even when there is two weeks till the election, a quarter of the electorate had not decided which party to vote, blaming all parties to be the same; making it very hard to predict what the outcome will be on May 13.
General populace have embraced the concept of center right movements and support the idea that Bulgaria should stand up for a western style development plan, and that state should gradually relieve control of businesses starting with monopolies, support small and medium enterprises that would establish the backbone of Bulgarian economic future. On the other hand, Meglena Kuneva, former EU Minister (2001-2005), former negotiator (2005-2007) and former EU Commissioner (2007-2009) strongly criticizes Bulgarian politicians that confuse national politics with their personal gains and so has prepared her election program based on the wrong-doings of GERB government. Her “Citizens for Europe Movement” (CEM) also does not refer to local and regional cultural politics and basically focuses on Bulgarian economic and structural development in the general sense.
It is possible to see the situation statistically after Bulgaria experienced a term of center-right government as part of the EU. When the general politics is basically about economics and there being a lack of individualistic, cultural and social policies will bring a hard time for future generations in Bulgaria. Although the national statistical institute foresees a sudden change in the population growth rates following the year 2015, it seems like the big cities growing thanks to migration and thus contributing to national growth rate will disappoint the ethnic Bulgarians that only see these developments in few cities.
Sofia, Plovdiv, Varna, Burgas, Ruse, Stara Zagora and Pleven have become the home of one third of Bulgarian population in the last few years. These cities serve as the showcase of Bulgarian economic development and rely on international migratory flows for future expansion, while at the same time becoming the concentration areas for the political opposition movements. Among these cities, the former governing party GERB only managed to convince majority of population in Sofia. While at the same time, far right tendencies and support for ATAKA has been much higher than national average in the remaining five cities. Perhaps not embracing every far right policy but having deeply nationalistic feelings, parts of regional population believe that the minorities are responsible for this demographic change in the country, thus vote for the ATAKA alliance. Yet, ATAKA deputies, MEPs  and candidates do not refer much to development and restructuring policies as causes of the population movements, and leave the electorate unanswered after chauvinist and populist statements.
No matter what, Volen Siderov –the leader of ATAKA- seems like he will employ his already winning tactics, that is revealing the corruption and wrong-doings of his opponents in political life, as populism and radical politics make great use in times of economic crisis and political unrest. If he continues with this, although ATAKA does not seem to address current problems or suggest any solutions, they may end up stealing more votes from other parties as they used to in the past elections. In such a scenario, Kuneva’s statement in the name of CEM “we will never be part of a coalition with the parties that we categorically ruled out before, they killed my dream and dream of most of Bulgaria” might benefit the far right party ATAKA as it is a Europe-wide trend nowadays for minor populist/far right parties, ‘to acquire seats in the cabinet!’
As long as other parties start producing alternative policies for sustainability of regional and local cultures, European integration and development plans will continue to hurt feelings of societies. In such an atmosphere, the left alternative posing weakly only serves the purposes of center right movements that are already advantageous in the election race, and might even benefit the far right movement by opening up the path to cabinet. Looking at this scenario, seeing no proper alternative development and integration policies from the left parties, seems to prove the understanding that it is the European People’s Party that has always and still is the engine behind European expansion, transformation and integration