Mehmet Beytullah, Şumnu Anadili Günü Panelinde
24 Şubat 2013 Pazar
Şumnu’da 22.02. 2013 tarihinde düzenlenen Anadili Günü Panelinde Türkçe Uzmanı ve emekli Millet Vekili Mehmet Beytullah, faaliyeti düzenleyen Nurten Remzi ve Sezgin Mümün’e tebrikler sunarak, önemli bilgi verdi ve ömür boyu süren Türkçe ile ilgili yaşadıklarını da anlattı.
Bulgaristan Türkleri ve müslümanları 1877/1878 Rus-Türk harbi sonucu yeniden dirilen Bulgaristan devletinde azınlık durumuna düşmüştür. Fakat Bulgaristanda kalan Türk ve müslüman halkının kimliği (dil, din örf ve adetleri, kültürü vb.) Osmanlı İmperatorluğu ile Rus İmperatorluğu arasındakı harp sonrası durumu düzenlemek için İngiltere, Avustrıya-Macaristan, Almanya gib devletlerin katılımlarıyla yapımış olan Berlin Kongresi antlaşması ile Bulgaristanda kalan bütün müslümanların( Türk, Pomak, Çingene...) azınlık hakları garanti altına alınmıştır. !908 yılına kadar Bulgarristan Osmanlılara bağlı bir prenslik konumundaydı. Genç Türkler devrimi esnasında,.1908 yılında bağımsızlığını ilan ettı.Bundan sonra, yeni duruma göre imzalanan ikili antlaşmalarla da Bulgaristan Türk - müslüman azinlığın hakları garanti altına alınmıştır. Gerçek şudur ki, Rus-Türk harbinden sonra Bulgaristan Türk azınlığı kesınti-siz olarak kendi Türk okullarında yalnız kendi dili Türkçeyi değil, okuldakibütün bersleri kendi dilinde, yani Türkçe okumuştur.Bulgarça da mecburi olarak okutulmuştur. Öğrenciler Bulgarcasını geliştire-bilsinler diye bazı anlatım ders kitaplarındaki dersler önce Türkçe, ardından Bulgarca cevirisi yapıla-rak hazırlanmıştır.Bu durum Türk azınlığın çok kötü muamele gördüğü faşizim yıllarında(1934-1944) bile devam etmiştir.Dokuz eylül 1944 yılından sonra, komunizm idaresi zamanında da bütün dersler (Bulgarca dersinden başka) Türkçe okutuluyordu. .
Bulgaristan Türklerinin ve müslümanlarının düşmanı T. Jivkov ve onun gibi ırkçılar, idareyi ele geçirince Türk azınlıginı, müslüman olan cingene ve pomakları( Ermeni ve Yahudılere dokunulmadı) bulgarlaştırma politikasını uygulamaya başladılar.Bu politikaya Türk okullarını Bulgar okullarıyla"birleş-tiirme"biçiminde başladılar. Aslında Türk okullarını kapadılar."Birleştirilmiş", yani kapatılıp Bulgar oku-na çevrilmiş okullarda haftada dört saat Türkçe dersi vardı. Sonra bu dersler de yasaklandı.Sırasıyla Türk kimliğimizi yok etmek için dilimiz, kültürümüz, anamızın-babamızın bize seve seve verdikleri e ezanla konmuş adlarımız da yasaklandı. Hatta mezarlarda yatan ölmüşlerin bile belgelerde ve mezar taşlarında kendi adları hrıstıyan bulgar adlarıyla degiştirildi. Böyle ve bu derece bir kötülük bütün dünyada bile görmemiştir.Öyle ki, kandi adlarımızı almaktan başka, kendi dilimizi serbestçe konusa-bilmekten başka BULGARİSTAN TÜRK AZINLIĞININ T.Jivkov zamanında insafsızca, hoyratça alınmış ve demokrasiyıllarında gerisi geriye verilmemiş haklarımız vardır. Bunlardan birisi Belediye ve Devlet okullarında Türk azınlığın ana dili Türkçeyi mecburi olarak okumasıdır. Biz, Türklşer, yenii bir şey istemiyoruz,Türk azınlığına sormadan, doğal hakkı olarak Rus-Türk harbinden bu yana yıllarca okulları olan bir milli azınlığın dili okullardan kaldırılmıştır.Bu dılın, Türkçenin,, mecburi ders oolarak .okullarda yerini alması istememiz çok doğaldır.Ve Bulgaristan devleti bu isteği kayıtsız şartsız yerine getirmelidir. Türk azınlığın çocukları, bu azınlığın bir parçası, eti kemidir.BulgaristandaTürk azınlığın kaderiyle kimsenin oynamağa hakkı yoktur.Buna müsade edilmemelidir. Çünkü böyle bırakılırsa, bu T.Jivkov politikasının başka bir biçimde, örtülü olarak devam etmesidir.Türk halkı gayretlidir, Çok gay-ret edildi. Yirmi seneden beri sorun çözülmedi. Hatta engellendi. Yirmi yil içinde kaç defa türkçe okul kitabı basıldı? Kasten basılmıyor. Türk filolojısı bitiren kaç kişi türkçe öğretmeni olarak çalışıyor? Hemen hemen yok Yedinci.Büyük Millet Meclisi"nde milletvekiliyken kendime vazife koydum.
Bu vazifeler sundan ibaretti: Yeni Anayasa hazırlanırken Türk azınlığın dil ve kültürel haklarını teminat altına alabilmek için yeni Anayasada böyle bir maddenin bulunmasını sağlamak, Türkçeden öğretmen kadrosu yetiştirmek için Sumnu Üniversitesinde Türk Filolojisi açtırmak, Okullarda Türkçenin normal koşullarda okutulabilmesi için Eğitim Kanununda deği-şiklik yapılması için kanun tasarısı hazırlayıp meclise sunmak ve onu savunmak.Neler gerçekleşti:1) Yeni Anayasa kabulüyle ilgili mecliste yaptığım konuşmayı ve teklifleri, parlamentoda bulunan bütün sosyalist(eski komünistler) grup.konuşmama başrış-çığrışla cevap verdiler ve aralarından geçerken tartaklandım(daha sonra bizim D P S onlarla sarmaş-dolaş oldu, onlar ise yaptıklarından utanıp aff dileyecekleri yerde ve aldıkları haklarımızı yeniden kanun yoluyla çevirmek için yardım edecekleri yerde bizim isteklerimize karşı çıktılar).Anaya-sayı imzalamadım. Başka milletvekili arkadaşlarım da imzalamadı.Ama bizeden sonraklilerin sarmaş dolaşları, Türk azınlığın doğal hakları hesabına, ödüllendirildi: zengin oldular, yüksek makam sahibi oldular.Bu vicdansızların Türk azınlığın temel hak ve özgürlükleriiyle, diliyle, kültürüyle , derdiyle dertleriyle alakası yoook! 2) İkinci amacım çok uğraşı sayesinde gerçekleşti; Sofya Devlet Üniversi-nin Şumnu uzantı-fakültesinin Şumnu Yüksek Pedağoji Enstütüsünü açılması emelini atma mücade- lesinde
Şumnu Pedegoji Enstütüsüne(daha sonra Üniversite) dönüsmesi için Prof. Dr. İgnat Penkov(gerçek bir Türk dotu idi) önderliğinde 8-9 okutmanla birlikte, ozamanki Şumnu ileri gelen yönetmenlerinin desteğiyle yürüttüğümüz mücadele başarıyla sonuçlandı, ama bu mücadelede Türkçe-Coğrafya Bölümü kapatıldı ve makama en layik olan Prof. Dr. İ. Penkov'u(Türkçe'yi desteklediği için) rektör yapmadılar. Rektör Prof. Dr. Vladimir Şkodrov'un, Üniversitenin Akademisyen Kurulunda olup zamanında birlikte çaliştiğım akademisyenlerin de yardımıyla 1992 yılında Türk Filolojisi bölümü açıldı. Benim de bulunduğum 7-ci Büyük Millet Meclisinde millet vekili olan Prof. Dr.Nikolay Vasilev o zaman Milli Eğitim Bakanı idi. Türk Filolojisine 15 kişi kalul öngörülüyordu. Rektörden habersiz yapmiş olduğum on kat teklifi olduğu gibi onayladı.Kabul sayısı 150 oldu. Çünkü ikadro htiyacı büyüktu..3) Kanunda değişiilikteklifimi yapmak için 37-ci Millet Meclisini beklemek gerekiyordu, çünkü 36-cı meclise girmem partinin yüksek yöneticisi tarafından uygun görülmedim. Fakat bu uğurda birşey de yapılmadı.37-ci Halk meclisine girmek için direndim, cünkü vazifemi tamamlamak gerekiyordu.Çok isteksiz kabul ettiler,ama Şumnu Hak ve Özgürlükler Partisinin vilayet Başkanı olduğum için listeye koymaya isteksizce mecbur oldular.Diğer taraftan beni vilayet başkanlığından atmak için gizliice girişimde bilunup devrim yapmayı başardılar, çünkü yardımcılarıma yüksek görevler vadederek onla-rı maşa olarak kullandılar. Amaçları okullarda Türkçenin zorunlu olarak okutulmasi mücadelesinin önünü kesmek. ve böylece bulgarlaştırma sörecini başka bir şekilde, T.Jivkov'a bu sürece başlama-dan önce teklif ettikleri biçimde sürdürmek ve babaları t. jivkov'un amacını yerıme getirmektir.Neyse, Eğetim Kanununda okullarda ana dilinin mecburi okutulmasıyla ilgili kanun tasarısını hazırladım. Onu imzaya açtım.DPS parlamento grubu azalarının imzalama esnasındaki tutumları da çok ilginçtir. Kanun tasarısını usulüne depoze edip kayıtlattım. Bütün millet vekillerine dağıtıldı.Perde arkasında tüm parlamento gruplar millet vekilleriyle görüşmelere başladım. destek için. Sosyalıslere dedim ki, siz bu kara lekeyi üzerinizden silmeniz için, Türklere karşı uygulanmiş olan politikayı kınadıgınızı gösterme- niz için bu kanun tasarısına tam destek vermelisiniz.Stefan Savof ve Mozer kesin destek vereceklerini söylediler. SDS parlamento grubu başkanı Sokolofla yalnız bir görüşme yaptım.Kanun tasarısıyla he-nüz tanışmadığını soyledi ve bu meseleyi 10-12 gün içinde yeniden ele alabileceğimizi belirtti. Çok sür-medi Jan Vidinov hükümetine karşı protesto olayları başladı ve parlamento dağıldı.Fakat bundan sonra okullarda Türkçenin zorunlu olarak okutulmasıya ılgili birşey yapılmadı. Bugüne dek.Aynı kanun tasarısını Parlamentoya sunabilirledi. Şahsi interesleri peşine düştüler, bazıları millet vekili olarak emekli olacak, halkı için zerre kadar faydalı bir şey yapmadan. Yazıık zavallı milletime!.Aydın kişiler halkın gözünü açmalı,millet vekili adaylarını çetin sorguya çekmeli ne yapacakları hakkında, nasıl insan olduklarını çgrenmeli(yalancı mı, dolandırıcı mı, halkı için herşeyi yapmaya hazır mı, cesur mu korkak mı vb. ona göre reyini vermeli. Sonuç olarak şunu söylemek isterim: OKULLARDA TÜRK-ÇENİN ZORUNLU DERS OLARAK OKUTULMASINI İSTEMEMİZ BİZİM EN DOĞAL HAKKIMIZDIR: ÇÜNKÜ BU HAKKIMIZ T. JİVKOV REJİMİ TARAFINDAN ALINMIŞTIR VE BUZ BU HAKKI YENİDEN BİZE GERİ ÇEVRİLMESİNİ İSTİYİRUZ.BU EN AZ BİR İSTEKTİR: EĞER BU İSTEĞİMİZE KARŞI GELİRLERSE,BAŞKA ÇARE YOK; KENDİ ÇOCUKLARIMIZI KENDİ OKULLARIMIZDA OKUTMALI-YIZ. HEM DE ÖYLE OKUTACAĞIZ Kİ; ONLAR; ANA DİLLERİ TÜRKÇEYİ TÜRKİYELİLER GİBİ KONUŞUP YAZABİLECEK; BULGARCAYI DA BULGARLARDAN DAHA İYİ KONUŞUP YAZABİLE-CEK! Şimdi okullarda uygulanan yontemle hem çocuklarımız bir yabancı dil olan bulgarcayı zorlana- rak(çünkü ana dilleri Türkçeyle yanyana kolayca, seve seve öğretiip geliştirilecekleri yerde) psikolojik travma içinde öğrenmeye çalıştırılıyor, hem de onların kendilerini daha çabuk gelişmelerine engel olunuyor. Bu durumdan kurtulmak lazım, bir an önce.Aydınları göreve çağrıyorum: Halka önayak olun!