Facebook

“Pu, nazar değmesin!”- nazarla ilgili inançlar

27 Nisan 2013 Cumartesi

Share this history on :

Halk, “nazarı” bir hastalık olarak kabul etmiş olsa da, hiçbir tıp ders kitabında bu hastalığın teşhisini bulamazsınız. Buna rağmen, gerek Bulgaristan’dan gerekse Balkanlardan birçok insan nazarın var olduğuna inanır. Sık sık, “ Pu, nazar değimesin” sözünü duyarız. Bu ciddi veya şakadan da söyelnmiş olsa. Veya birçok çocuğun ve büyüğün kolunda kırmızı iplik görürüz, nazardan koruma yöntemi.
Peki, nazar nedir? Halk inanşlarına göre, nazar insanları olduğu kadar hayvanları da etkiler. En fazla tabii ki çocukları etkiler, aynı zamanda çevredekilerin dikkatini çeken güzel ve genç kadın ve erkekleri.
Ana belirtiler baş ağrısı, kusma, yüksek ateş ve halsizlik. 
Nazarın, çok övgü ve hayranlıktan kaynaklandığına inanılır. Geleneksel kültürden övgü ve fazla beğeniyle ilgili bir tabu yani yasak vardır.Başka birisinin güzellğine, güzel kiyafetine fazla hayran kalmamak gerek. Yine de böyle bir duruma düşmeli olursak “Pu, nazar değmesin!” veya “Pis ve çirkin!” denir. İşte burada da ritüel tükürme zamanı. Yani burada bir şekilde fazla beğeniye, yapmaca bir hor görmede bulunmak, kötü büyüleri yanıtlmak amacıyla. Diğer taraftan tükürüğün sihirli gücüne de inanılır. 
İnançlara göre, bazı insanlar “kötü göze” sahip ve bundan dolayı da nazarlamaya yatkın. Burada nedenler çok farklı olabilir. Bazılarında söz konusu olan kötü huylu olması. Yani onlar başkalarının mutluluğunu çekemez. Diğerleri ise kötü düşünceli değil, ama göz renkleri onları tehlikeli yapıyor- mavi ve yeşil gözlerinin nazarlama güçüne sahip olduklarına inanılır. Bundan dolayı nazardan korunmak amacıyla mavi boncuk taşınır, ki kötü gözlerin güçünü durdurmak için.
Halk geleneklerinde nazardan korunmak yöntemleri de mevcut. Biraz önce bahsettiğimiz tükürmenin dışında muska taşınması da önerilir. En yaygın olan kırmızı ipliktir, iplik kişinin koluna veya ayağına bağlanır veya eteğin ucuna dikilir. Bir şekilde kötülükleri kovmak amacıyla da marteniçkalar taşınır. Mavi boncuk, gümüş para, aynı zamanda sarımsağın, büyülere ve kötü güçlere karşı büyük güce sahip olduklarına inanılır. Özel muskalar hazırlanır ve şapkalara takılır, boynunda taşınır veya koluna bilezik olarak takılır, özellikle yeni doğan bebeklerde , genç kız ve yeni gelinlerde.
Bunların dışında nazardan tedavi etme yöntemleri de var. Büyücüler sihirli söz söyleyerek, nazardan tedavi eder. Burada söz konusu olan sihirli sözler, dualar. Böylece bir ritüel ortaya çıkar. Bütün bu hareketlerin amacı kötülükleri, kötü güçleri kovmaktır. Eskiden her anne ve ninenin, bebek nazar olduğu zaman, söyleyebileceği nazarı kovma sözleri biliyormuş. Daha ağır durumlarda, sözüm ona “uzman yardımı” aranırmış. Genellikle uzman olan, yaşlı bir kadın, büyüleri, nazaraları kovabilecek büyülü sözler bilen bir kadındır. Müslümanlarda büyüyü kovan kişi erkek de olabilir, oysa Hıristiyanlıkta bunu sadece kadınlar yapabileceğine inanaılır. Genelikle nazarı kovma törenleri farklı şekilde yapılır, ancak ortak yönleri de vardır-genellikle bu ateş başında yapılır, yeşil toprak çanak kullanılır, bu çanak içinde kor söndürülür veya nazar olan kişinin anlına tükürüklü bazı işaretler yapılır. Bu durumlarda büyüyü nazarı bozan kadın sık sık esnemeye başlar, ki bu da nazarın çok ağır olduğunun işaretidir. Bu durumlarda para istenmemesine inanılır, bundan dolayı büyücü kadının yanına gelenler, gönlünden kopardıkları paralı yere atar ve der ki: “Tutsun!” veya “Çare gelsin!”
Nazarı kovma sözlerini kimse duymamalı. Bundan dolayı nazar bozan kadınlar, sözleri kimseye söylemez , taa onun yerine geçecek torun veya kızına kadar. Buna rağmen, bilim adamları birçok nazar bozma sözleri toplayabilmiştir, Bulgar kültürünün bir parçası olarak. Burada sık sık, Hıristiyanlıktan azizler ve daha fazla da Meryem Ana yardıma çağırılır. Nazarlar şu sözlerle uzaklara, geldikleri öbür dünayaya gönderilir: “Uzak ve soğuk ormanlara, kuşların ötmediği, köpeklerin havlamadığı, baltanın kesmediği, sabanın sürmediği yere gitsin!” Müslümanlarda ise Kuran-Kerim’den sureler okunur ve burada sözlerin büyülü gücüne inanılır.
Doç.dr.Vihra Baeva
BNR